23 Ağustos 2007 Perşembe

Married with Children

İlk izlediğinizde belki de tuhaf gelir, “Ne pislik aile!” dersiniz. Daha ikinci bölümden itibaren alışmaya başlar, birkaç bölüm sonra da tiryakisi olursunuz. Married with Children’ın özelliği de bu zaten: “Beyaz süprüntü” bir aile hakkında olması. Baba Al’ın reisliğindeki aile anne Peggy, kızları Kelly ve oğulları Bud’dan oluşuyor. Bir de Buck adlı köpekleri var.

Bundy’ler, uyumsuzluk içinde Chicago’da yaşıyorlar. Hayatlarına hep bir kaos hakim, sürekli birbirleriyle atışıp duruyorlar. Ama, ailenin babası Al’in dediği gibi, daima birlikte kalacaklar: “Sevgi, nefret, baksana, biz aileyiz, ne fark eder ki?” Evleri müstakil, komşuları da Marcy ile kocası (ya da, kocaları). Marcy, dizinin komik unsurlarından biri. Al’in onu beğenmemesi, sık sık kafa bulması, hatta hakaret etmesi de, Married with Children’a has espri anlayışının tezahürleri arasında. Bundyler’in imrenilir bir hayat sürmediği ortada. Peggy ile çocuklar sefil hayatlarının faturasını hep Al’e çıkarıyor. Kötü bir şey olduğunda babalarına alaylı bir şekilde teşekkür ediyorlar. Öte yandan, birbirlerinin başarısızlıklarından keyif de alıyorlar. Yine de, Bundy kutlamasına giriştikleri neşeli anları var. Aile arabaları da onların toplumdaki seviyelerinin bir yansıması gibi: 1970’lerin başından kalma bir Dodge kullanıyorlar.

(bkz. married with children@itüsözlük)
(bkz. married with children@ekşisözlük)

Hiç yorum yok: